Toplantı sonunda açıklamalarda bulunan Sefer YAZICI “3 yıl önce göreve başlayan bu yönetim her daim eğitim emekçilerinin yanında olduğunu ifade etmiştir. İfade etmekle kalmayarak alanda her sorunun hem dillendiricisi hem de gidericisi olmaya çalışmıştır. Yola çıkarken de “zam alamasak bile gönül dahi mi alamıyoruz” diyerek pozitif dilin hep seslendiricisi olmaya çalıştık.  Olmadık bühtanların muhatabı olduk sineye çektik. Fakat inandığımız yoldan asla ayrılmadık. İçten veya dıştan, maksadını aşan veya aşmayan eleştiriler yaptık. Ama yol düşkünü olmadık ve de olmayı bir lahza olsun düşünmedik. Yeri geldi bedel ödemeyi de göze aldık. 

 

 

Eğitim-Bir-Sen ilçe başkanı olarak ilk önce aşı olanlardan oldum. Aşı olunması gerektiğini her ortamda da ifade ettim. Devletimizin salgın konusunda yapmış olduğu uygulamalara da aksaklıklar olsa da hep anlayışla yaklaştık ve uygulayıcısı olduk.

Lakin öğretmenlerimizin haftada iki defa PCR testine tabi tutulmasını mobbing olduğunu ifade etmekten de geri durmadık. Çünkü haftada iki kez testin mecburi kılınması öğretmenimizin moral motivasyonunu öğrenciye ve eğitime harcayamaması demektir.  Örselenmesi demektir.

 

 

Virüsün kaynağını öğretmen olarak göstermek son derece tutarsız bir yaklaşımdır. Aşı olmayan bir öğretmenin okula alınmamasını veya PCR’a mecbur edilmesini anlayışla karşılamamız için aşı olan öğretmenlerimizin sınıfında anne babası aşı olmamış öğrencilerin de bulunmaması gerekir. Öğretmeni hedef tahtasına oturtmak eğitimimize değer katmayacağı gibi boşa enerji sarf etmemize sebep olacaktır. Aşı oranı azımsanmayacak seviyede iken iş barışını bozan bu uygulamadan derhal vazgeçilmelidir.  

İl hıfzıssıhha kurulu kararının muğlak ifadelerine atıf yaparak yöneticilerimizden “bahse konu öğretmenleri okula almamayı” istemek resmi yazı literatürümüz açısından da son derece sakıncalıdır. Ucunda kamu hizmeti mahrumiyetini doğuracak bir uygulamanın sarih ifadelerle belirtilmesi gerekir. Okulda öğretmen ve idarecileri karşı karşıya getirecek bu uygulamadan tez vakitte vazgeçilmelidir. Temenni etmeyiz ama öğretmenlerimiz kamu hizmetini ifa edememe durumundan dolayı kolluk kuvvetinden yardım isteme durumunda kalabilirler.

 

Kamuoyunun bilgisine sunmak istediğim bir hususu da belirtmek istiyorum. Aşı olmayanların hepsini toptancı yaklaşımla tek kategoride değerlendirmek yanlıştır. Temelde 4 başlıkta bunları değerlendirebiliriz.

 

1. Grup: Sıralı aşılara da karşı olan sahici aşı karşıtları

2. Grup: Aşı olmama siyaseti üzerinden ticari, siyasi ve dini rant devşiren bezirganlar.

3. Grup: Umursamazlar

4. Grup: Tedirginler

 

Belirttiğim gruplar içinde en yoğun olanı tedirgin olanlardır. Meşakkatli olsa da tedirgin grubu bilgiye, belgeye ve gönle dayalı verilerle beslemeli ve aşı konusunda karşılık beklemeliyiz. 

 

Bu süreçte bir başkan yardımcımız ve bir üyemiz hakkında soruşturma açıldığı hususunu dikkatlere sunarak herkese sağlık ve afiyet diliyoruz. Eğitim öğretimin yeni başladığı bu ortamda başka meseleleri konuşmayı, eğitime dair ufuk açıcı bahisleri dillendirmek isterdik. Lakin bizim dışımızda gelişen bu olaylara karşı yetkili sendika yönetimi olarak, hakkaniyeti rütbe yapmaya çalışan eğitim neferleri olarak suskun kalmamız beklenilemezdi.  Sendikamız sorun yaşayan tüm üyelerine hukuki desteği dün olduğu gibi bugün de vermeye devam etmektedir. Hiçbir üyemiz haklı davasında kendini yalnız ve yalnızlaştırılmış hissetmesin. 

Son olarak Atatürk’ün Öğretmenler, Cumhuriyet sizden fikri hür, vicdanı hür, irfanı hür nesiller ister" sözünü hatırlatmak istiyorum. Ve ekliyorum. Bu şekilde mi? “